doublefaceworld

CAN YÜCEL


 


Seninle Olmanın En Güzel Yanı

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda
boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.
Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.
Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile
yollarda yürümek yan yana...

Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.
Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek...
Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak...
Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkılarıntürkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı
umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.
Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak.
Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.
Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki.
Olsaydın avuçlarım terlemezdi...Isırmazdım dilimin ucunu...
Özlemezdim seni yanımdayken.
Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda...
Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten.
ayaklarım kan revan, atlardım sandaldan denize...

Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...
Can YÜCEL

Formun Altı
  


 
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.


Dayanılması o kadar da zor değildir,
Büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.


Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.


Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
Çalınan birinin kalbiyse eğer.


Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
İnsan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.


O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
Hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.


Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
Kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.


Belirsizliğe yelken açardı iri  kara gözler zamanla,
Öylesine delice bakmasalardı eğer.


Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de,
Kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.


Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
Son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.


Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
Meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.


Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
Beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.


Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
Tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.


O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
Yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.


O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
Son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.


Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
Her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.


Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
Dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.


Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
Namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.


Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
Dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.


Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
Sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.


Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
Kulağına okunacak biri olsaydı eğer.


İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
Kartvizitinde “onca ayrılığın birinci dereceden failidir” denmeseydi eğer.


Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
İhanetinden onlar da payını almasaydı eğer.


Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın
eğer.


Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse…


Evet  Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
Can Yücel







Formun ÜstüFormun Al


 
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür.

Can Yücel – FARKINDA OLMALI İNSAN ŞİİRİNDEN .


 
Formun Altı
özledim seni…
Ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
Beynimi uyuşturuyor özlemin…

Çok sık birlikte olmasak bile
Benimle olduğunu bilmenin
Bunca zamandır içimi ısıttığını anladım

Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı  mütemadiyen

Sabahları seni okşayarak başlamaları
Aksamları her isi bir kenara koyup
Seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;

Oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü…

Nasılda serttin başkalarına karşı beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak bir çift kısık gözle
kendini ellerimin okşayışına bırakırken

Gitmeni asla istemediğim halde
Buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden ”git artık” demek

”Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
Kavuşacaksın mutluluğa”demek sana nede zor
Seni görmemek ve belki yıllar sonra karsılaştığımızda
Bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden…
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….



Can Yücel
 
Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu’da

Televizyonda gösterdiler geçen gün.

Gelenek edinmiş köy halkı,

“Ben kendimi bildim bileli bu böyledir”

Diyor muhtar:

29 Ekim’de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını…

Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi

Kirvesi tutmuş kolundan

Yatırdılar bir kamp yatağına,

Ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi

Elinde bıçağıyla,

Çocuk kaldırdı başını, bağırdı:

“Yaşasın Cumhuriyet” diye

Bunun üzerine de ekran karardı
Korkarım bu, sade gölköylülerin değil, umumumuzun

Sade küçüklerin değil, büyüklerimizin de

Düştüğü bir tarihsel yanılgı

Çünkü sünnet değil, farzdır Cumhuriyet


Can Yücel



" Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol